17th Oct 2024
Bir zamanlar, yemyeşil bir ormanda Minik Serçe adında bir kuş yaşarmış. Minik Serçe, her sabah erkenden uyanır, neşeyle şarkılar söyleyerek uçarmış. Ormanın ağaçları, rengarenk çiçekler ve yeşil yapraklarla doluymuş. Onun sesi, kuşların en tatlısıymış ve tüm ormanı neşeyle doldururmuş. Her gün Minik Serçe, güneşin doğuşuyla uyanmayı ve dostlarıyla oynamayı çok severmiş.
Ancak bir gün, ormanda büyük bir dolu fırtınası başlamış. Gökyüzü gri bulutlarla dolmuş, sert rüzgarlar esmeye başlamış. Her yer beyaz dolu taneleriyle kaplanmış, ağaçların yaprakları titremiş. Minik Serçe, gökyüzünde kara bulutlar görünce korkmuş. Hızla bir dala konmuş ama herkes gibi o da su ve yiyecek aramaya çıkamaz olmuş.
Dışarıda dolu taneleri düşerken, soğuk hava yüzünden titremeye başlamış. O anlarda gözleri yaşla dolmuş ve çaresiz kalmış. Ne yapacağını bilemez halde, ormanda dolaşan baykuşu düşünmüş. Tam o sırada, ormanın bilge sakini olan Baykuş, ona seslenmiş: “Serçecik, neden böyle çaresiz duruyorsun? Bir çözüm bulmalısın.” Baykuş, ciddi görünse de, içinde derin bir bilgelik barındırırmış.
Minik Serçe, baykuşun sözlerini düşünmeye başlamış. Soğukta neler yapabileceğini düşünürken, yere düşen bir dolu tanesine dikkatle bakmış. Bu beyaz tanelerin, suya dönüşmeye başladığını fark etmiş. Etrafında minik su birikintileri oluşuyormuş. Serçe gülümseyerek kendi kendine mırıldanmış: “Bu dolu taneleri suya dönüşecek ve bana hem su hem de toprağa güç verecek! Sabırlı olursam, fırtına geçecek ve yeni günlerle yeniden yiyecek bulacağım.”
Ertesi sabah güneş, sıcak ışıklarını ormanın üzerine yaymış. Dolu taneleri eriyip suya dönüşmüş ve ağaçların köklerine ulaşmış. Minik Serçe, su birikintilerinden içip, yeni güç toplamış. Fırtına geçtikten sonra çiçekler açmış, ağaçlar yeniden yeşermiş. Minik Serçe, bu olaydan sonra hem sabırlı olmayı hem de her zorluğun bir çözümü olduğunu öğrenmiş. Şarkı söyleyerek hayata sevinçle devam etmiş.